Mustafa Sabri Küçükaşcı, hayatını Mekke ve Medine tarihine adadı.
İslam tarihi üzerine değerli eserler kaleme alan ve 2015-2019 yılları arasında Topkapı Sarayı Müzesi Başkanlığı yapan Prof. Dr. Mustafa Sabri Küçükaşçı geçtiğimiz günlerde 59 yaşında vefat etti.
Sabah Gazetesi Editörü Erhan Afyoncu, bugünkü köşe yazısında Küçükaşçı hakkında bir yazı yazdı.
İşte makalenin tamamı:
Yaklaşık 30 yıldır dost olduğumuz Mustafa Sabri Küçükaşcı, Türkiye’nin önde gelen tarihçilerinden biriydi. Küçükaşcı, Türkiye’de çok az kişinin çalıştığı İslam tarihi alanında araştırmalar yaptı. İslam’ın en kutsal yerleri olan Haremeyn hakkında kitaplar yazdı.
Kelimelerin tarif edemeyeceği bir arkadaştı. Kimseyi kırmadı, hep pozitif düşündü. Peygamber sevdalısı idi. Peygamber sevgisinin Türk milletinin hayatında çok önemli bir yeri olduğuna inanıyordu. Hayatı boyunca hep Türk milletinin daha ileriye gitmesi için çalıştı. Merhum Haluk Dursun’un “Devletler ve milletler edepli durur” sözünü sık sık tekrar eder, “Biz 1071’den sonra İslam’da yeni bir yaşama biçimi, edep ve edep ortaya koymuş bir milletiz” derdi. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
HAREMEYN İLE İLGİLİ İKİ ÖNEMLİ KİTAP
Rahmetli Mustafa Sabri Küçükaşcı, hayatının önemli bir bölümünü Mekke ve Medine tarihine adamıştır. Bu alana yönelme nedenini ise şöyle anlattı: “Rahmetli Ali Ulvi Kurucu benim yakın akrabam ve manevi büyüğümdür, benim yetişmemde büyük katkısı olan bir insandır. Onu Konya’da ilk gördüğümde ‘ifadesini duydum’ Medine-i Münevvere’de olmak bize çok dost kazandırıyor’ diyenler, “Daha sonraki dönemlerde tanıştığımda bu sözün fırsat buldukça tekrarlanması uzun süre kafamı meşgul etti. Fakülte yıllarımdan beri eğitimime büyük katkıları olan ve her iki tezime de danışmanlık yapan Mustafa Faydalanıcı hocamın teşvikiyle Haremeyn Tarihi’ni incelemeye karar verdim.”
Mustafa Hoca’nın “Cahiliyeden Emevilerin Sonuna Kadar” ve “Abbasilerden Osmanlılara Mekke-Medine Tarihi” kitapları Türkiye’de bu alanda yapılmış en değerli araştırmalardır. Bu iki eserle Haremeyn tarihini cahiliye döneminden alıp Osmanlı dönemine kadar getirmiştir. Daha sonra Haremeyn’in Osmanlı dönemi ile ilgili araştırmalar da yaptı. Hz. Peygamber’in soyundan gelenleri ifade eden “seyyid” ve “şerif” terimleri üzerine yaptığı araştırmalarla bu terimlerin tarihsel süreçteki kullanımlarını incelemiş ve yeni bilgiler ortaya çıkarmıştır.
TÜRKLERİN PEYGAMBER SEVGİSİ
Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Türklerin dini hayatına baktığımızda Kuran’a çok saygı duyuyoruz, Kabe’ye çok saygı duyuyoruz, Peygamberimize çok saygı duyuyoruz” derdi. Küçükaşcı bir konuşmasında Türk milletinin peygamber sevgisini şöyle anlatmıştır: “Mevlana dediğimizde aşk kelimesini bir araya getiriyoruz. Aslında ilahi aşk. Türk milletindeki Peygamber sevgisi milletler arasında en yüksek mertebeye ulaşmış durumda. Bunun kalıcı olmasında İslam’ı kabul edenlerin ve Mevlana gibi mutasavvıfların büyük katkısı olmuştur.
Türk kültür tarihi ile ilgili iki kaynağımız var. Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i ve Kaşgarlı Mahmud’un Divan-u Lügat’ı.
Bu iki eser, Müslüman olduktan sonra İslam’ı ne kadar iyi özümsediğimizi göstermesi açısından değerlidir. Yusuf Has Hacib de Kutadgu Bilig’de hükümdara şu nasihati verir: ‘Bunlar, uşaklardan ve reislerden başka akraba olacak kimselerdir. Bunlardan biri Hz. Peygamber soyundandır. Onlara saygı duyarsan, devlete ve mutluluğa kavuşursun. Onları çok ve yürekten sevin. Onlarla ilgilen ve onlara yardım et. Bunlar ehl-i beyttir. Peygamberin büyüklüğü. Ey kardeşim, onları da sevgili Peygamber için sev. Ağızlarından çirkin bir söz çıkmadıkça, onların içini, dışını, aslını, aslını araştırmayın.
Hz. Mevlana’nın içine baktığımızda Peygamberi sevmeyi, Ehl-i Beyti sevmeyi ve Peygamberimizin sünnetiyle yaşamayı onlardan öğrendik.”
EYÜP SULTANA KOMŞU OLDU
Tüm kalbi Peygamber sevgisi ile dolan Küçükaşcı hocamız, Cumhurbaşkanımızın onayı ile Eyüp Sultan’a defnedildi. Mustafa Sabri Hoca, Eyüp Sultan’a çok önem verir ve şöyle üzülür: “Peygamber Efendimiz, bunların gelecek nesillere aktarılmasını hep öğretmiş ve tavsiye etmiştir. Hala Sultan’ın Kıbrıs’a gitmesinin sebebi budur, çünkü bir hadis-i şerifte, ‘Ashabımdan biri gittiği yerde şehid olursa, hayatını kaybederse, kıyamet günü benim sancağımın altına girerler, onun sancağının altına girerler’.
Mekke
Peygamber’in Ebu Eyyub El-Ensari’ye sancak astığı, yani sancaktar, komutan olarak atandığı sırada o yoktu; fakat kıyâmet günü onun sancağı altında toplanacağımızı düşünerek ona hem mihmandar-ı nebi, hem de sancaktar nebi adını verdik. Bu Hz. Peygamber, hayatı ve sünnetiyle bütünleşmek ve ona ağırlık vermek demektir. Diyelim ki Hz. Peygamber’e salât aslında Hz. Peygamber ile birleşmek demektir.
Halid bin Zeyd (Eyüp Sultan), Osmanlı medeniyetinin doldurulmasında, İstanbul’un Türkleştirilmesinde ve İslamlaştırılmasında hep merkezde olmuştur. Buradaki asıl mesele Halid bin Zeyd değil. Nitekim Hz. Peygamberin kendisidir. Yani Hz. Peygamber’in kendisi, en azından hayatında Halid bin Zeyd’e bunu göstermiştir. Bütün İslam medeniyetinin temeli budur. Çünkü Müslümanın hayatında bir inanç, düşünce ve eylem birliği vardır. Halid bin Zeyd, Osmanlıların, yani İstanbul’u fethedenlerin ve onların yolundan gidenlerin, hiçliğin ortasında inançlarını, fikirlerini ve eylemlerini nasıl gerçekleştireceklerine öncülük etmiştir. Örneğin İstanbul’un fethinden sonra cihat ruhunun ve İlâ-ı Kelimatullah aşkının oluşmasında o kadar tesiri olmuştur ki, Osmanlılar taklid-i seyf (kılıç sallama) törenlerini burada (Eyüp) yapmışlardır. Sultan Camii).
Medine
Kılıç kuşanma töreninin ilk ne zaman başladığı konusunda farklı görüşler var. Ancak Akşemseddin’in Fatih’e kılıç dayadığı bilinmektedir. Her zaman olmasa da sonraki dönemde Hz. Peygamber soyundan gelen Nakibüleşraflar etrafını sarmıştır. Takılan kılıç Topkapı Sarayı’ndaydı. Peygamber dönemine ait olduğu sanılan bir kılıçtı. Patrona Halil isyanına kadar Ukab adını verdiğimiz Sancak-ı Şerif’in Eyüp Sultan’da muhafaza edilmiş olması, padişahların İstanbul’dan çıkış ve dönüşlerinde mutlaka Eyüp Sultan’ı ziyaret etmeleri bu anlayışın oluşmasında her zaman katkı sağlamıştır.
Halid bin Zeyd, Osmanlı meşruiyetinin simgesi olarak görülüyordu ve Osmanlılar bütün işlerini ona göre yapıyorlardı. Mesela Osmanlı’nın en büyük hizmetlerinden biri Haremeyn’e hizmet etmekti. Haremeyn’e gönderilen sûrelerde mutlaka Kâbe’nin bir örtüsü vardır. Dönüşte Kabe örtüsü Topkapı Sarayı’na götürülmeden önce Eyüp Sultan ziyaret edilerek götürülür. Hatta son surreye ulaşılamadı, Kabe’nin örtüsü hazırlandı ama gönderilemedi. Şu anda Eyüp Sultan Türbesi’nin perdesi olarak kullanılmaktadır.”
İSLAM TARİHİNİN ÖNCÜSÜ OLDU
Mustafa Sabri Küçükaşcı, 22 Aralık 1963’te Konya’da doğdu. Babası Hacıveyiszade Mustafa Efendi’nin torunu Ahmet Ziya Bey, annesi Konya’nın ilk sakinlerinden Sevim Hanım Atçeken’dir. İlkokulu Meram’da tamamlayan Küçükaşcı, Konya’nın ünlü kıraat hocalarından İsmail Ketenci Hoca Efendi’den Kur’an-ı Kerim dersleri almaya başladı ve 1977’de başladığı hafızlığını 1979’da tamamladı.
1985 yılında Konya İmam Hatip Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1990 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1991 yılı Haziran ayında Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne araştırma görevlisi olarak atandı. Aynı yılın Kasım ayında araştırma yapmak ve Arapça bilgisini geliştirmek için Medine-i Münevvere’ye gitti. 1993 yılında Mustafa Yarar yönetiminde “Emeviler Döneminde Medine” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. 1 Kasım 1996 tarihinde Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı’na öğretim görevlisi olarak atandı. 1999 yılında Mustafa Fayda Hoca’nın danışmanlığında “Cahiliyeden Emevilerin Sonuna Haremeyn” adlı teziyle aynı üniversitede tabip oldu.
2002 yılında Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalına yardımcı doçent olarak atandı. 2007 yılında doçent, 2013 yılında profesör oldu. Tarih Bölümü’nde Ortaçağ Tarihi alanında birçok ders vererek yüzlerce öğrenci yetiştirdi.
2010-2013 yılları arasında Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı, 2013-2015 yılları arasında İstanbul Mezarlar Müzesi Müdürü olarak görev yapan Küçükaşcı, 2015-2019 yılları arasında Topkapı Sarayı Müzesi Başkanlığı yaptı. Halef merhum Haluk Dursun ile selef oldu. 2022 yılında emekli olunca Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Bölümü’nde göreve başladı.
Küçükaşcı, erken İslam tarihi ve medeniyeti, Orta Çağ’da şehir, Arap kaynaklarındaki Türk imajı ve Haremeyn tarihi üzerine çok sayıda makale, bildiri ve kitap yazdı. 1996 yılından vefatına kadar Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde yazar-redaktör olarak görev yapan Küçükaşcı, 76 sayı ansiklopedi yayınladı.
Türk Tarih Kurumu asli üyelerinden Küçükaşcı, 30 Temmuz 2023 tarihinde vefat etmiştir.